Alaçatı
HUZUR İÇİN ALAÇATI...
ALAÇATI’NIN TARİHİ
1850’li yıllarda küçük bir köymüş Alaçatı. O zaman da Çeşme’ye bağlıymış. Alaca At ismiyle anılıyormuş. Kenarında kurulu olduğu sulak arazi zamanla bir bataklık halini alınca, sıtma ve dolayısıyla ölümler başlamış. Köylüler, devrin sadrazamına başvurmuşlar. Sadrazam da bir deniz yolculuğu sonrasında uğradığı köyü ve bataklığı görünce kurutulması yolunda karar almış. Ve çalışmaları için yaklaşık dokuz deniz mili mesafesindeki Sakız Adasından Rum işçiler getirtmiş. Rum’lar ve Alaçatı’lı toprak sahipleri arasında zamanla yap-işlet-devret formatında bir çalışma başlamış ve gün gelmiş Alaçatı bir Rum köyü halini almış. Alaca At ismini Rumlar kendi telafuzlarında Alatzata olarak söylemeye başlamışlar. Sonraları, söylene söylene Alaçatı şeklini almış. Balkan Harbi sırasında, göç eden müslümanlar da gelip Alaçatı’ya yerleşmişler. Fakat, zaman zaman buraları terk edip Anadolu’nun içlerine gitmek zorunda kalmışlar. Lozan Antlaşması sonrasında gerçekleşen mübadele sırasında da Anadolu’ya giden bir çok aile Alaçatı’ya geri dönmüşler. Mübadelede gelenlerle Anadolu’dan dönen Balkan muhacirleri kaynaşmışlar en sonunda. Fakat, çok çalışkan olmalarına rağmen Rumların var ettiği refahı yakalayamamışlar, aksine yoksullaşıp Alaçatı’nın küçülmesine sebep olmuşlar. Geldikleri yerlerde tütün ekiliyormuş. Alaçatı’nın ikliminin ve toprağının tütüne uygun olmayışını göz ardı edip tütüne yönelinince yoksulluk kaçınılmaz olmuş. Fakat küçülen ve içine kapanan Alaçatı, yanlış ve aceleci turizm politikalarıyla heder olan bir çok turizm bölgesinin talihsizliğini yaşamamış. Kendisini korumasını sağlamış. Ve zamanı geldiğinde bilinçli bir turizm politikasıyla, örnek bir turistik yöre olma şansının yakalamış.
Şimdi Turizmin bir numaralı gözdesi olan Alaçatı, bu ayrıcalığının tadını çıkartıyor.
ALAÇATI’YI KEŞFEDİN
Ege'de ki bir çok kasaba gibi, rum mimarisinden yansımalar yapıyor Alaçatı. Buradaki farklılık, kullanılan taştan. Balabanbaka köyündeki taş ocaklarından aldıkları açık renkli yumuşak taşları kullanmışlar yapılarında. Mesela, Ayvalık’ta olduğu gibi büyük görkemli yapılar yok burada. Hemen hepsi iki katlı yapılmış. Bahçeleri var. Gördüğüm kadarıyla evlerin içine sarnıç veya kuyu yapmamışlar. Kuyular bahçelerde. Alt katlar mutlaka taş olarak yapılmış. Ben çok fazla göremedim üst katı ahşap olan bina ama kayıtlarda üst katların taş veya ahşap olarak yapıldığı yazılıyor.
Şimdiki ahalisi mübadillerin ve Balkan göçmenlerinin çocukları ve torunlarından oluşuyor. Bir de büyük şehrin karmaşasından kaçıp gelenler, hırçın ve yorgun ruhlarını bu dingin kasabanın taş evlerinde, dar sokaklarında, turkuaz sularında dinlendirince yerleşmişler, birer Alaçatı’lı olmuşlar. Küçük bir belde Alaçatı. Yaklaşık olarak 1000 ile 1300 arasında taş eve sahip.
Kapıları ve pencereleri mavi boyanmış beyaz taş evleri, daracık sokakları var. Ter temiz. Hemen her yere biber ağaçları ekilmiş.Ama, Alaçatı Sakız Ağacının merkezi. Yine yakıştırdığım bir başka şey de merkezin tepe noktası sayılacak bir yerinde konumlandırılmış dört adet taş değirmen. Onlar da öylesine güzel bir hava vermiş ki bu şirin beldeye, Alaçatı'ya özgün bir ayrıcalık oluşturmuş değirmenler. Karşı tarafta ise surf merkezinin kıyısından başlayan ve İzmir’e de elektrik üreten rüzgar gülleri. Rüzgar gülleri ile bu dört adet taş değirmen karşılıklı bakışıp duruyorlar Alaçatı’da.
Alaçatı, kaliteli bir turizm bölgesi olmayı başarmış. Gürültülü mekanları yok. Sessiz ve nezih bir dinlenme noktası. Gece saat iki sıralarında da dolaştım küçük ana caddesini. Güzel bir canlılık ama sükunet vardı.
ALAÇATI VE WİNDSURF
Dünyanın en iyi windsurf merkezleri arasında hemen hemen ilk üç arasında. İki tepe arasında kalan korunaklı bir suda yapılıyor surf. Alaçatı merkezine yaklaşık olarak 2,5 / 3 km’lik bir mesafede. Suyun üstünde rüzgara kapılıp özgürlüğe kucak açmaya hevesli bu doğa tutkunlarını sürükleyen rüzgar, Karpatlar’dan eserek Ayvalık üzerinden oluşan bir koridordan akıyor Alaçatı’ya. Bu küçük koyun sularında, aktif olmayan bir fay hattı var. Tam ortadan ayırıyor suyu. Bir yanı düşüldüğünde boğulmayacak ve paniklenmeyecek kadar sığ. İnce bir kumla kaplı, diğer tarafı profesyonelleri zevkle sürükleyecek derinlikte. Sörfü sürükleyecek olan rüzgarı var ama dalgası yok Alaçatı denizinin. Bu yüzden tercih ediliyor.
TADINA BAKIN
Çok iyi restoranlara ve konaklama mekanlarına sahip Alaçatı. Her şeyiyle düzenli bir belde. İyi bir programla çalışıyorlar, her şey dahil veya tam pansiyon bir mekanı yok galiba. Temiz ve doğal bir ortamda konaklayıp, iyi bir kahvaltı yapacak, yemeklerinizi de kaliteli restoranlarda, sevimli kafelerde yiyeceksiniz Alaçatı’ya gittiğinizde. Disiplinli ve kaliteli hizmetlerinden ödün vermiyorlar. Hemen hemen bütün mekanlarda, mekan sahibince özel hazırlanmış reçeller, çeşitli peynirlerle mükemmle kahvaltılar hazırlanıyor. Zeytin konusunda da çok iddialılar. Sakız ağacının merkezi demiştik ya pastanelerinden sakızlı kurabiyeler de alabilirsiniz.